MİKRO DÜNYA - örümcekler, böcekler, kelebekler, mantarlar

 

Doğada gözlem...

Giriş sayfamızda ne demiştik? "Bu sitede gördüğünüz tüm canlılar bahçenizde, evinizin yakınında bulunan herhangi bir yeşillik alanda rastlayabileceğiniz, belki hergün yanlarından geçtiğiniz ancak farketmediğiniz canlılardır. Sizde onlara rastlamak, gözlem yapmak ve fotoğraflarını çekmek isterseniz tek yapmanız gereken onlara yaklaşmak olmalı"...

Tabii bu yaklaşma sadece fiziksel değil aynı zamanda zihinsel bir yakınlaşmayla birlikte gerçekleştirilmeli. Fiziksel yakınlaşmanın yanı sıra  zihinsel ve manevi bir hazırlıkta gerekli. Gündelik hayatın temposu içerisinde insanlar bir çok detayın güzelliğini bırakın farkedebilmeyi aklına bile getiremiyorlar. Etrafımızı saran ve içinde yaşadığımız beton ve asfalttan oluşan duvar doğayla aramızda engel oluşturmakta kendi köklerimize inmeyi ya da en azından hatırlamayı engellemekte. Trafikteki araçların çıkardığı sesler, televizyon, cep telefonu, mp3 çalarlar, bilgisayar gibi elektronik eşyalar, inşaatlar, gökyüzünden geçmekte olan yada inişe geçen uçaklar ve daha nice doğal olmayan bir gürültü kirliliği etrafımızı sarmış durumda ve işin daha da ilginci bizde bu rahatsız edici ortama adapte olmuş ya da en azından kanıksamış bir şekilde hayatımızı sürdürmekteyiz. Ancak çağın getirdiği teknolojik ilerleme ile birlikte ortaya çıkan bu görsel ya da işitsel engeller bizim doğadaki güzellikleri farketmemizi önemli ölçüde engellesede halen yaratılışımızdan var olan yetimiz kullanılmak üzere bekliyor. Tek yapmamız gereken çevremizde bulunan yakın mesafedeki bir parka, ormana, çayıra ya da bakımsız olmasına bakmadan bir otlağa gitmek ki bakımsız bir otlak bakımlı bir parktan çok daha fazla canlı türü bulunduran renkli ve zengin bir ortamdır. Bu ortama gelerek fiziksel olarak orada bulunmuş oluyoruz ama şimdi zihinsel olarakta orada bulunmalıyız. Her ne kadar zor olsada gündelik dertleri unutmaya çalışmalı, aklımıza gelse bile onlarla mücadele etmeden anı yaşama o anın keyfini almaya bakmalıyız. İşte bunu başarabildiğiniz zaman ne kadar mutlu olduğunuzu hissedeceksiniz ve sizde doğada gözlemin bir tutkunu haline geleceksiniz. Gündelik dertlerin yerine mesela rüzgarın hangi yönden estiğini anlamaya çalışmak, rüzgarın yanaklarımıza dokunuşunu hissetmek ne kadarda farklı ve güzel bir hismiş diye hatırlayacağız, hatırlayacağız diyorum çünkü bu hissiyatlar bizde yaratılıştan mevcut ve en yoğun olarak 0 - 8 yaş aralığında bu niteliklerimizi en yoğun olarak kullanmıştık zaten. Bir bebeğin dünyadaki herşeye ilk defa baktığını düşündüğümüzde ondaki öğrenme ve gözleme merağının derecesi hakkında bir fikir sahibi olabiliriz. İşte yapılması ya da en azından denenmesi gerekli olanda bu belki, herşeye hayatımızda ilk defa görüyormuşuz gibi bakabilmek, o hissiyatı yeniden yaşayabilmek, gördüğümüz tüm güzellikleri takdir edip, Allah'a şükretmek...

Doğal sesleri dinlemeye çalışmak zihinsel hazırlığın bir parçası olabilir, birbirine değen yapraklar, otlar, uzak bir ağaçtan gelen kuş sesi, rüzgarın uğultusu... Yine etrafımızdaki renk cümbüşünün ve dokunun güzelliğini farketmek için her zaman ki kanıksamış bakışımızın yerine ağaçların dalları ve yaprakları arasından  gökyüzünün oluşturduğu mavi yamalara, çayırdaki ve ağaçtaki yeşilin tonlarına, güneş ışığı vuran ve gölgede kalan yerlere ve aralarındaki farklara dikkatle bakabilir, ağacın gövdesine dokunarak onun verdiği hissi tanımlamaya çalışabiliriz.

Zihinsel hazırlığın en önemli kısmı aslında fiziksel olarak hareketlerimizi yavaşlatmaktan başlıyor. Hiç acele etmeden hareket etmeliyiz aslında son derece ağır hareket etmeliyiz desem daha doğru olur. Fiziksel olarak yavaşlama beraberinde zihinsel olarakta yavaşlamayı getirecektir, düşüncelerimizin berraklaşacağını gündelik curcunadan farklı bir düşünce ve hissiyat dünyasına geçtiğimizi farkedeceğiz.  Yukarıda anlatmaya çalıştığım kısım doğal hayatla temas kurmayı içeriyor, mikro dünyayı gözlemlemek için yukarıda bahsedilen zihinsel hazırlıkla birlikte, böceklerin hayat alanları olan yere yakın otlaklara, çimenlere, çiçeklere kabaca çömelerek yaklaşmayı gerektiriyor. Hareketlerimizdeki yavaşlamayla birlikte yapılan gözlemde hergün yanından geçtiğimiz ancak hiç görmediğimiz, farkında olmadığımız, otların arasındaki gizemli ve büyülü hayatın ne kadarda yoğun olarak yaşandığını gördüğünüzde hayretler içerisinde kalacaksınız. Fotoğraflarımı paylaştığım sitelerde en sık yapılan yorumlardan birisi bahçemin sihiri, bahçemdeki hayatın çeşitliliği üzerine kuruludur, kimi yorumcular Türkiye dışı bir yer olabileceğimden de kuşkulanmaktadırlar! Aslında bahçemiz son derece sıradan özelliklerde ve hatta bakımsız doğal bir ortam olması dışında hiç bir özelliği yok, tabii bu doğal bir ortam olmasını getiriyor sadece. Bulabileceğiniz tüm otlak, çayırlık, çimenlik alanlarda aynı canlılık mevcut! Fark bahçede değilse peki nerede? Fark kişinin buralara bakış açısında, gündelik hayatın curcunasından uzaklaşıp gözlemci gözüyle buralara bakabilmekte!

Doğada gözlemin sırrı olarak söyleyebileceklerim bunlardan ibaret ve bu tanımlama sadece mikro dünyayı gözlemlemenin dışında tüm yaban hayatın gözleminde geçerli olacaktır. Bundan sonrası ise size kalmış...

Not: Yukarıdaki yazıda kendi tecrübelerimle birlikte Tom Brown'ın"Nature Observation and Tracking" kitabından alıntı yapmış bulunmaktayım...